Akademisyenlere göre Batı’da “Gazze sansürü” uygulanıyor
Katar’da düzenlenen Gazze konulu panele katılan akademisyenler, Batı medyası ve akademi dünyasında Gazze sansürü uygulandığını ifade ediyor.
Katar Üniversitesi İbn Haldun Sosyal ve Beşeri Bilimler Merkezi tarafından “Gazze Saldırıları Batı’da Akademi ve Medya Özgürlüğünü Nasıl Etkiledi?” başlıklı panel düzenlendi.
Başkent Doha’da gerçekleştirilen panele çeşitli üniversitelerden çok sayıda akademisyen ve araştırmacının yanı sıra öğrenciler ve basın mensupları katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan İbn Haldun Sosyal ve Beşeri Bilimler Merkezi Direktörü Dr. Nayif Nehar eş-Şemmari, Batı medyasının İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarındaki taraflı tutumunu eleştirerek, entelektüel ve akademik değerlerin bu dönemde büyük bir sınavdan geçtiğini belirtti.
“Anadolu Ajansı ve Al Jazeera, İsrail’in Gazze’de işlediği insanlık suçlarını dünyaya duyurdu”
Netanyahu hükümetinin 7 Ekim’de Gazze Şeridi’ne başlattığı saldırıların, insan hakları temel prensiplerini ve uluslararası hukuk ilkelerini bütünüyle ihlal eden yönleriyle kayıtlara geçtiğini ifade eden Şemmari, bu süreçte akademi ve medya dünyasına büyük bir görev düştüğünü vurguladı.
Şemmari, Anadolu Ajansı ve Al Jazeera muhabirlerinin İsrail’in Gazze saldırılarının ilk gününden itibaren çok zor şartlarda görevlerini yerine getirerek işlenen savaş suçlarını kayıt altına aldığına ve dünyaya duyurduğuna işaret etti.
ABD’nin İsrail’in saldırılarına destek verdiğine işaret eden Şemmari, “Özellikle savaşın ilk günlerinde Biden ve Netanyahu buluşması bize ABD’nin İsrail’in yanında tartışmasız şekilde yer aldığını göstermiş oldu.” dedi.
Katar’ın ateşkesin sağlanmasında üstlendiği arabuluculuğa değinen Şemmari, yaralı ve hastaların tedavi için nakillerini gerçekleştiren Türkiye’nin bu süreçteki rolünden de övgüyle söz etti.
“Gazze saldırıları Batı ülkelerinde medya ve akademi üzerindeki vesayeti gözler önüne serdi”
Panelin moderatörlüğünü yapan Katar Üniversitesi Körfez Çalışmaları Merkezi Direktörü Prof. Mahcub Zuveyri de “Gazze’de yaşananları bölgedeki dengeleri değiştirecek yeni gelişmelere kapı aralayacak bir dönüm noktası olarak değerlendiriyoruz.” diye konuştu.
Zuveyri, Batı ülkelerinde medya ve akademi üzerinde vesayet oluşturulduğuna işaret ederek, İsrail’in Gazze saldırılarının bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdiğini vurguladı.
Panelde söz alan Texas Üniversitesi Hukuk Profesörü Prof. Michael Young, ABD medyasının uzun yıllardan beri tarafsız olmadığını, Gazze’de devam edem saldırıların bunu bir kez daha ortaya koyduğunu söyledi.
“ABD’de akademisyenlerin yüzde 81’i Gazze hakkında konuşmaktan çekiniyor”
Northwestern Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Profesörü Halid el- El Hurub, panelde yaptığı konuşmada Gazze’de devam edem İsrail işgalinin 7 Ekim’de başlamadığını ve Batı’nın yıllardır devam eden işgale göz yumduğunu vurgulayarak, akademisyenlerin Gazze konusundaki sessizliğini eleştirdi.
Gazze’de yaşanan insan hakları ihlallerinin uzun yıllardır devam ettiğini belirten Profesör Hurub, “ABD medyası, olayların bağlamını yok sayarak 7 Ekim tarihine odaklanmaktadır. Bu olayların 6 Ekim’i yok mu?” ifadelerini kullandı.
Batılı akademisyenlerin Gazze konusundaki sessizliğine tepki gösteren Hurub, şöyle konuştu:
“ABD’de 5 Aralık’ta yaklaşık 1000 akademisyenle yapılan anketin sonuçlarına göre, bu ülkedeki akademisyenlerin yüzde 81’i Gazze hakkında konuşmaktan çekiniyor. Batı medyası için Hamas’ın elindeki 180 İsrailli esir, öldürülen 17 binden fazla Gazzeli sivilden daha konuşmaya değer bir konu.”
“Serbest bırakılan İsrailli esirlerin duygu ve düşüncelerine özellikle sansür uygulanıyor”
Panel katılımcılarından Arab Digest Editörü ve BBC Orta Doğu eski analisti gazeteci William Law, ABD ve Batı medyasının İsrail’in savaş suçu kapsamına girebilecek saldırılarını meşru müdafaa olarak değerlendirirken, Gazze’deki insanların kendilerini savunmak amacıyla yaptığı küçük eylemleri “terörist eylem” olarak göstermeye çalıştıklarını söyledi.
İsrail saldırılarını soykırım olarak tanımlayan Law, şunları kaydetti:
“Bir taraf Gazze saldırılarını İsrail’in meşru müdafaa hakkı olarak görürken diğer taraf ise orada yaşananları soykırım olarak nitelendirmektedir. Ben de olayların soykırım olduğu kanaatindeyim.”
Law, medyanın esir takasında serbest bırakılan İsrailli esirlerin duygu ve düşüncelerine özellikle sansür uyguladığını vurguladı ve “Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki’nin Washington temasları sırasında basın açıklaması yapmasına izin verilmemesi ABD’nin uyguladığı sansürü açık bir şekilde gösteriyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Sosyal medya platformlarında Filistin’e destek paylaşımlarına sansür uygulanıyor”
İnsan hakları aktivisti ve Belady Yardım Kuruluşunun kurucusu Aya Hicazi, panelde yaptığı konuşmada, Gazzeli çocukların çektiği sıkıntılara vurgu yaparak Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) ve Birleşmiş Milletler (BM) okullarının bile savaşın bir parçası haline getirilmesini eleştirdi.
Sosyal medya platformlarında özellikle Filistin’e destek paylaşımlarına sansür uygulandığına işaret eden Hicazi, “Dünya, Gazze’deki çocukların yaşam hakkı ve geleceklerinin ellerinden alınmasına daha fazla seyirci kalmamalı.” dedi.